16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kimyayı Sevmek

Ülkemizde sanırsam çoğu lise öğrencisinin korkulu rüyası kimya dersi. Aslında korkulacak veya abartılacak birşey yok. Bana kalırsa çoğu kişinin kimyaya ön yargılı olarak bakmasından kaynaklanıyor. Çoğu kişide şöyle diyebilir: Thomson'un üzümlü atom modeli benim ne işime yarayacak, kütlenin korunumu kanunu benim ne işime yarayacak vs. tabi örnekler artırılabilir. Ama şöyle bir düşünün gördüğümüz derslerin hemen hemen hiçbiri meslek hayatımızda ve günlük hayatımızda işimize yaramayacak. Ancak biyolojide böcek, çiçek bakımı; kimyada sabun yapımı, tarih ve coğrafya genel kültür vs. bakımından işimize yarıyor. Yani anlayacağınız mecbur ders olarak görmek zorundayız. Kimyadan nefret etmek yerine onu sevmeye çalışın, eğer kafanızda yapmayı planladığınız bir deney varsa gidin öğretmeninizden izin alın ve deneyinizi yapın, eğlenmenize bakın. Hiçbir öğretmen sen bunu yapamazsın demeyecektir. Eğer kimya derslerimizin yarısını labaratuarda işleseydik kimyayı sevme oranıda artacaktı ama ne yazık ki haftada 3 saatte ancak dersler yetişiyor. Herkesinde benim gibi kimya ile iç içe yaşayan kimyayı hayat tarzı haline getirmiş kimyager bir dayısı olamaz, ben bu yönden şanslıyım sanırım. Tabi ki sizin bu ön yargılarınızı yıkıp ve kimyanın sadece ders yanını değil; deneylerin, patlamaların, iğrenç kokuların (mesela amonyak koklayın iğrenç kokar)  yönünü görüp kimyaya canı gönülden bağlı olarak kalmanız şart. Ayrıca okuldaki sınavlardan aldığınız kimya notlarına takmayın mesela benim karneme kimya 3 gelirken deneme sınavında en yüksek neti ben yaptım. Tabi bunca önerimden sonra halen sevmeyen varsa onun bileceği iş. Kimya güzeldir.

Osman Arslan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder